Balkan Savaşı sırasında Edirne Savunmasının en önemli kahramanı olan Şükrü Paşa'nın hayatına geçmeden önce Edirne Balkan Savaşı Müzesi hakkında bilgiler vermek istiyorum. Edirne'de Balkan Savaşı Müzesi Nerede? Hangi İlçe'de merak edenler için Balkan Savaşı Müzesi'nden bahsedeceğiz.
Edirne Balkan Savaşı Müzesi Nerede?
Edirne’ye geldiğinizde bu önemli tarihi dönemi daha yakından öğrenebilmeniz ve şehitlerimizi anabilmeniz için mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ettiğimiz Şükrü Paşa Anıtı ve Balkan Savaşları Müzesi Edirne Merkez’e bağlı olan Şükrüpaşa Mahallesi’nde bulunmaktadır. Edirne Merkez’e ulaştıktan sonra Edirne toplu taşıma sistemiyle müzeye ulaşmanız yaklaşık yarım saatinizi alacaktır.
Edirne Şükrü Paşa Anıtı ve Balkan Savaşları Müzesi
Balkan Savaşları’ndaki savunma mevziilerinden biri olan Kıyık Tabya’ya inşa edilen Şükrü Paşa Anıtı ve Balkan Savaşı müzesi, Edirne’nin en yüksek yerlerinden birinde bulunmaktadır. Balkan Savaşı Müzesi 28 Kasım 2000 yılında ziyarete açılmıştır.
Balkan Savaşı Müzesi’nde 14 bölüm vardır. Müzede, TSK’ya bağışlanmış olan silah, mühimmat ve savaşa dair belgelerin sergilendiği 4 adet sergi vitrininin yanında 2 top, 1 yemek dağıtım arabası, üzerinde harita ve resimlerin bulunduğu 118 pano ve 28 adet konu mankeni bulunmaktadır.
Şükrü Paşa Balkan Savaşı Hikayesi
Meşhur Edirne Savunması’nın, kahramanı olan Şükrü Paşa’nın hayatına önce bir göz atmakta fayda var. Aslen Erzurumlu olan Şükrüpaşa 1857 yılında dünyaya gelmiştir. Tuğgeneral olan Şükrü Paşa, orgeneral olana kadar Edirne’de görev yapmıştır. Ordu müfettişliği sırasında evinin kurmay subayları ile dolup boşalması yüzünden saraya jurnal edilen Şükrü Paşa, 1905 senesinde Selanik'e sürülmüştür.Bu arada askerlik hayatında gösterdiği aşırı disiplin, merak ve titizliği nedeniyle “deli Şükrüpaşa” olarak tanınmıştır. Üstün bir disiplin içerisinde eğittiği Edirne’deki ikinci ordudan sonra, Selanik’teki üçüncü orduda kısa bir süre değişmesinin üstüne Topçu Komutanı olarak tayin edildiği ve Tüm generallikten Orgeneralliğe kadar olan askerlik görevinin büyük kısmını Edirne’de geçirmesi üzerine bundan sonra kendisine “Edirne Müdafiği” ünvanını kazandıracak olan Edirne vazifesi başlamıştır.1908 senesinde 2. Meşrukiyetin ilan edilmesinden sonra, İstanbul’a dönen Şükrü Paşa 1912 senesine kadar Redif müfettişliği ve Çanakkale Boğazı müfettişliği görevlerinde bulunmuş, Balkan Savaşlarının başlamasıyla Edirne Müstahkem Komutanlığı’na tayin edilmiş. Başkomutanlık vekaletinden Şükrü Paşa'ya gönderilen yazıda Edirne kalesinin görevi Edirne'den itibaren “Edirne kalesinin görevi, istiyat kuvvetlerini çağırıp toplayarak kaleyi sabırla savunmak seyyar ordunun başarısına hizmettir. Bu konuda başarıya ulaşmak için mükemmel hareket ediniz.” Denilmiştir.
Böylece 1912 tarihinde başlayan Edirne müdafaatı, Bulgar ve Sırp ordularının ağır bombardımanı karşısında aylarca sürmüştür. Bu süre zarfında, ordunun cephane ve yiyecek sıkıntısı başlamıştır. Bu sıkıntının üzerine kaybedilen topraklardan göç eden halkın eklenmesiyle Müdafa dayanılmaz hale gelmeye başlamıştır. Bunun üzerine Şükrü Paşa 10 Aralık 1912 tarihinde başkomutanlık makamına gönderdiği yazıda, kalede çok az erzak kaldığını bildirmiş. Fakat bunlara rağmen Edirne’ye hiç bir yardım gelmemiştir.Meşrukiyet dönemi yazarlarımızdan olan Raif Necdet Kestelli, ordunun ve halkın içerisinde bulunduğu bu duruma “Bulgar trenleri günde 8-10 defa geçiyordu. Bizim trenden hala haber yok! Artık Şâyiaların da dolaşma gücü kalmadı. Barışın da ne zaman imzalanacağı belli değil. Düşman trenlerinin mağrur ve muzaffer geçişi galip savunucunun gururunu kırıyor. Her taraftan sınır ulaşıma olan düşman, kalenin kalbini çiğneyen trenlerle ordusuna sürekli erzak taşıyor. Edirne'ye hariçten bir damla bile girmiyor…” şeklinde tasvir etmiştir.Mütareke döneminde hiçbir fayda elde edilememesine rağmen Şükrü Paşa, kentin muhafazası konusunda büyük bir kararlılık göstermiştir. Londra'da görüşmelerin devam ettiği günlerde Edirne'nin teslim edilmesi konusunda Osmanlı heyeti tarafından kabul edildiğine dair çıkan söylentiler karşısında; kenti korumak ve düşman işgali altına sokmamak adına her yolu deneyeceğim ne ve son kuruşu kalana kadar kaleyi müdafaa edeceğini bildirmiştir.Uzun zaman Edirne'yi savunma konusunda kararlı ve istikrarlı olan Şükrüpaşa Edirne savunması esnasında “düşman hatları geçtikten sonra ölürsem, kendime şehit kabul etmiyorum beni mezara koymayın. Etimi itler ve kuşlar çeke çeke yesinler. Fakat müdafaa hattımız bozulmadan şehit olursam, kefenimle film ve sabunum çantamdadır. Beni bu mahale gömeceksiniz ve gelen nesiller üzerime bir abide dikeceklerdir.” İnanmışlığın ve azmin verdiği kararlılıkla bu sözleri sarf etmiştir.Şükrüpaşa çok sevdiği Edirne ve halkına daha fazla zarar verilmemesi, erzak ve cephanenin tükenmesi sebebiyle beş, beş buçuk ay süren Edirne savunmasına baş Komutanlığı’nın da emriyle 26 Mart 1913'te kılıcını Bulgar Komutanı General Ivankov’a teslim etmiştir. General Ivankov, Şükrü Paşa’nın kılıcını saygıyla fakat alelade bir şekilde alınca Bulgar Kralı Çar Ferdinand’ın bu olayı hoş karşılamaması üzerine kılıcı Şükrü Paşa’ya Edirne’de iade etmiş ve barış yapılana kadar Şükrü Paşa’yı misafir gibi ağırlamış, kılıcını tekrar teslim ettiği sırada “Sizi ağırladığım ve sizin gibi inanılmaz bir savunmayı gerçekleştiren askerle savaştığım ve şimdi de beraber olduğum için gurur duyuyorum.” İfadelerini kullanmıştır.