Finansajans.com –Bu pandemi günlerinde çok güzel makale yazmış olan Semih Coşkun'un yazısını sizlerle paylaşmak istedik. Umarım sizler için faydalı olur. Dolar ne kadar düşecek? Dolar Düşer mi?
Gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de dövizle para kazanmak ve/veya yatırım yapmak isteyen birçok insanımızın aklına ilk olarak ABD Doları gelmektedir. Fakat birçok kişinin çok da bilgi sahibi olmadığı bu konuda zarar etme olasılığını görmezden gelmesine sebep olan ana düşünce şudur: “Dolar gördüğü yere mutlaka gelir.” Bu mantık doğrudur fakat işler bazen göründüğü gibi olmayabilir. Yani doların daha da yükseleceğini düşünmenin temelinde yatan asıl düşünce tam olarak da budur. Fakat konjonktürü iyi analiz edebilirsek durumun tam aksine doları düşüreceğini görebiliriz. Şimdi size yukardaki başlığı ülkemiz açısından madde madde açıklamaya çalışacağım.
Sonuç itibariyle şunu söyleyebiliriz: ülkemizde (Turizm sebebiyle ülkeye girmesi gereken döviz miktarındaki azalma dışında) Dolar/TL kurunu yukarı taşıyacak herhangi bir etken bulunmamaktadır. Zaten döviz açığı oluşmaması için tarım ihracatını arttıracaktır. Yazının başında atmış olduğum başlığın sebebine gelince; her ekonomik krizde (salgın hastalık/savaş/finansal vb.) dolar yaklaşık olarak %28-38 arası değer kaybetmektedir. Ya dolardan kaçış ya da piyasadaki dolar miktarı arttığı için bu düşüş meydana gelmektedir. Fakat bu kez ABD doları için devalüasyonun kaçınılmaz olduğu yerdeyiz. Tıpkı 2019 yılında Çin’in mecbur kaldığı gibi, ABD hükümeti de bunu istemese de yapacaktır. (Bu yazıda anlatılanlar yatırım tavsiyesi değil; durum tespitidir.)
Makale Yazarı: Semih COŞKUN
Gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de dövizle para kazanmak ve/veya yatırım yapmak isteyen birçok insanımızın aklına ilk olarak ABD Doları gelmektedir. Fakat birçok kişinin çok da bilgi sahibi olmadığı bu konuda zarar etme olasılığını görmezden gelmesine sebep olan ana düşünce şudur: “Dolar gördüğü yere mutlaka gelir.” Bu mantık doğrudur fakat işler bazen göründüğü gibi olmayabilir. Yani doların daha da yükseleceğini düşünmenin temelinde yatan asıl düşünce tam olarak da budur. Fakat konjonktürü iyi analiz edebilirsek durumun tam aksine doları düşüreceğini görebiliriz. Şimdi size yukardaki başlığı ülkemiz açısından madde madde açıklamaya çalışacağım.
- Baz para olan dolarda park pozisyonu: Savaş, salgın vb. durumlarda şirketler ve büyük spekülatörler para kazanmak için değil; zarar etmemek için dolarda beklemektedirler. Öncelikli olarak finans piyasalarında –ki özellikle de üretimler yavaşlayacağı ve/veya duracağı için hisse senetlerinden çıkışlar başlar. Sonra şirketler özellikle hammadde başta olmak üzere şirketleri için (birçok satın almaları dolarla yaptığı için) faaliyetlerini durdurup dolara geçerler. Kısaca parayı tıpkı bir araba gibi parka çekerler. Ve bu park hali de baz para olan dolardır. Çünkü herşeyin fiyatını belirleyen şey dolardır (Gayrimenkul alımlarında ödemeye gönüllü olduğunuz rakamları dolar bazında değerlendirin. İlerleyen dönemde gayrimenkul konusunda detaylı bir yazı yazacağım.). Bu sebeple salgın sonrası normalleşme başladığında baz paradan kaçışlar başlayacak ve yerel para talebi (TL) artacaktır. Unutmayın: büyük parası olanlar maksimum getirisi %20-30 olabilecek kârlılıkla yetinmezler!
- FED’in Parasal Genişlemesi: ABD Merkez Bankası; ABD’nin yaklaşık 200 yılda bastığı para kadar (Salgın öncesi yaklaşık 3 trilyon $), faizleri sıfırlayarak bir ayda yaklaşık 3 trilyon $ para basmıştır. Şu an dünyadaki toplam dolar miktarı yaklaşık olarak 6 trilyon$’dır. Ekonomide ana kural: “Piyasada bollaşan herşey ucuzlar!”. Dolar da ekmek gibi satılmaktadır. Satın almak için fiyatı üzerinden gereken ödemenin yapılması gerekir. FED, piyasa sürdüğü bu dolarları, çoğunlukla reel piyasalara değil de finansal piyasalara sürmüştür. (Fakat bu durum bile Newyork borsasındaki düşüşü durduramadığı için piyasa 15 dakikalığına durdurulmuştur.) Dolayısıyla ilerleyen günlerde parasal genişleme devam edecektir.
- SWAP: Finansal araçların, nakit akışlarının veya ödemelerin belirli bir süre için değiştirilmesine dayanan bu takas piyasalarından; herkesin nakit talebinin olması ve kredi kullandırmak isteyen özel bankaların bu piyasaya vermek istediği teminatlarının piyasa değerinin çok altında teklif alması sebebiyle bu piyasadaki faiz makasının fazlaca açık olmasına neden olmuştur. Salgın sonrasında normalleşme ile birlikte dolara olan talep azalacaktır.
- ABD seçimleri: 2019 yılı Ağutos ayı başında ABD başkanı Trump “Zayıf dolar istiyorum” derken; 2020 Mayıs ayında ise “Güçlü dolar istiyorum” dedi. Gerçekte zayıf dolar istiyor; fakat yaklaşan seçimler sebebiyle artan işsiz nüfusa bir anlamda gaz veriyor. Zaten seçimi kazandığında ise “Güçlü dolar için ve Çin’e karşı mücadele edebilmemiz için önce doları zayıflatmalı, sizlere iş imkânı sağladıktan sonra hep birlikte güçlü bir dolar için çalışmalıyız. Çünkü dünyada adaletin sağlanması için güçlü olmamız gerekiyor. Bunun için gücümüzü ortaya koymalıyız” şeklinde bir açıklama yapacaktır. Mevcut durumda dolar aşırı değerli olduğu için; ürün ve hizmet ihracatı yapamıyor ve ithalatı artıyor. ABD seçimi sonrası kim başkan seçilirse seçilsin doları zayıflatmak zorunda kalacak. Fakat bu kez para basarak değil de paranın değerini düşürerek (devalüasyon) yapacaklardır.
- Gelişmekte olan ülke avantajları: Gelişmiş ülke ekonomilerin paralarının satın alma gücü daha yüksek olması sebebiyle, gelişmekte olan ülkelerin ürünlerinden (finansal ve/veya reel ürünler) satın alma yoluna gidecektir. Nihayetinde gelişmiş ülkelerin neredeyse tamamında sıfır faiz olduğu için; reel ve finansal piyasalardan para kazanmayı isteyeceklerdir. Böyle bir durumda da gelişmiş ülke ekonomilerindeki sermaye akımı gelişmekte olan ülkelere yönelecektir.
- Türkiye’nin spesifik artıları: Tarım konusunda dünyanın birçok ülkesinden daha verimli topraklara sahip olması sebebiyle; tarımsal ürün ihracatı artacaktır. Dolayısıyla ülkeye döviz girişi artacaktır. Bununla birlikte ülkemizde piyasaya arz edilen paralar finansal piyasalara değil de, reel piyasalara verildiği için; finans piyasalarındaki spekülatif hareketlere maruz kalmamaktadır. Bu sebepledir ki ülkedeki döviz rezervleri üzerinde negatif bir durumla karşı karşıya kalma olasılığı oldukça zayıftır. Bir başka avantajı ise; ülkemizin ABD tahvilleri elinde olmadığı için FED’in dağıtmış olduğu paralar sebebiyle borçlanması söz konusu değildir. Çünkü FED; ABD tahvili olmayan ülkelere (kısaca ABD’ye borç vermeyen ülkelere) para vermemektedir.
Sonuç itibariyle şunu söyleyebiliriz: ülkemizde (Turizm sebebiyle ülkeye girmesi gereken döviz miktarındaki azalma dışında) Dolar/TL kurunu yukarı taşıyacak herhangi bir etken bulunmamaktadır. Zaten döviz açığı oluşmaması için tarım ihracatını arttıracaktır. Yazının başında atmış olduğum başlığın sebebine gelince; her ekonomik krizde (salgın hastalık/savaş/finansal vb.) dolar yaklaşık olarak %28-38 arası değer kaybetmektedir. Ya dolardan kaçış ya da piyasadaki dolar miktarı arttığı için bu düşüş meydana gelmektedir. Fakat bu kez ABD doları için devalüasyonun kaçınılmaz olduğu yerdeyiz. Tıpkı 2019 yılında Çin’in mecbur kaldığı gibi, ABD hükümeti de bunu istemese de yapacaktır. (Bu yazıda anlatılanlar yatırım tavsiyesi değil; durum tespitidir.)
Makale Yazarı: Semih COŞKUN