Finansajans.com –Türkiye'nin sevilen İlahiyatçılarından biridir. Dini sohbetlerde halkın nabzını iyi bilen, dini mevzuları dinleyenleri hiç sıkmadan akıcı bir şekilde anlatmasıyla meşhurdur. Nihat Hatipoğlu 11 Mayıs 1955'te Diyarbakır'da doğdu. Diyarbakır, Siirt ve Malatya'da ilkokulu tamamladı. 1975'te Uşak İmam-Hatip Lisesi'ni ve Uşak Lisesi'ni bitirdi. 1981 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni tamamladı. Evli ve 3 çocuk babası olan Nihat Hatipoğlu Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü olarak görev yapmaktadır. Günümüzde ATV ekranlarında programlarına devam etmektedir. Nihat hocamızın dedesi (Babasının babası) Osmanlı Alimlerinden Müftü Molla Nuri efendi. Dönemin en önde gelen alimlerinden olan bu muhterem zatın vefatı şöyle gerçekleşir...
@Allah dostları nasıl vefat eder efendim ?@
Huzurunda diz çöken ilim talebelerine ders okuttuğu bir esnada kendisine ‘ Efendim ! Allah dostları nasıl vefat ederler ? ‘ diye sorulunca ; ‘Onların bütün hayatı İlim ile geçtiği için ruhlarını teslim almaya gelen sevgili onların ruhlarını İlim ve ittiba halindeyken alır’ diye cevap verir. Molla Nuri efendi biran durduktan sonra ‘ gelen sevgiliyi izlerler ve böyle başlarını edeble eğerler’ der ve başını hafifçe eğer. Molla Nuri efendi başını göğsüne eğince odaya müthiş bir koku yayılır...Herkeste bir sessizlik. Herkes o güzel kokuyu hisseder. Talebeler Allah dostları ne güzel vefat ediyorlarmış diye düşünürlerken huzurda oturdukları bu büyük Alimin vefat ettiğini o an anlayamazlar. Ne bir sekerat ne bir çırpınma.. Talebeleri daima göz ucuyla Molla Nuri efendiye bakarlardı. O hep dizleri üstüne çökük otururdu, namaz da ki oturuş gibi. Oturuşunda bir tevazu hakimdi. Lakin ilminin verdiği vakar ve heybetinden onunla göz göze gelemeyenler o an vefat ettiğini anlayamazlar. Bakarlar ki başını göğsüne doğru eğmiş yüzünde bir tebessüm... Bir talebenin ağlayışı üzerine bu büyük İslam Aliminin vefat ettiğini işte o zaman anlarlar. Yüce Allah kendisine ve tüm müslümanlara rahmeti ile muamele de bulunsun.
Nihat Hocamızın Dedesi Diyarbakır Müftüsü Allame Nuri efendi (R.Aleyh).. Bu Mümtaz alim Osmanlı ulemasının son alimlerindendir. İslami ilimlerin tüm sahalarında bir otorite kabul edilirdi. Hz. Ömer efendimizin soyundan geliyordu. Resimde görüldüğü gibi, ilmin verdiği heybet ve vakar sahibiydi.Nihat hocamız 13 yaşına kadar bu Mümtaz alimin terbiyesinde yetişti. Allah kendisine rahmet eylesin
Babası Osmanlı alimiydi. Dedesi ve dedesinin kardeşleri Osmanlı alimiydi. Dedesinin babası ve kardeşleri, onunda babası ve kardeşleri, her biri İslam alimiydi. Öyle ki içlerinde fıkıh kitaplarına , tefsir kitaplarına Arapça haşiyeler yazan kudretli alimler vardı. Bu alim olan dedelerinin içinde bazıları var ki: Seyyid Abdülkadir Geylani (ks) gibi Mevlana Halid (ks) gibi zatlar ile çok yakın dostluklar kurmuşlardı. Haydar hocanın annesi şerife hanım tefsir kitaplarını Arapça metinlerden okuyup ince nükteleri izah edecek kadar ilim sahibi bir kadındı. Bu soy böylece Hz. Peygamber'e ve Hz. Ömer'e kadar dayanıyor. Ama şu var ki: Kendisi sahip olduğu soy ile kat'iyen övünmezdi. Biz o büyük insanlara layık değilken onlar ile soy nispeti yapmaktan haya ederiz, diyecek kadarda ihlaslıydı . Mütevazıydı. Bir çok yakını haydar hocanın Hz. Ömer soyundan geldiğini ,anne tarafından ise Seyyid olduğunu, çok sonralar Haydar Hoca'nın yakın çevresinden öğrenmiştir.
O hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan hakkı konuştu. Tanınmak bilinmek meşhur olmak gibi bir derdi beklentisi yoktu. Etrafında insanlar toplanıp ona hürmet etsinler istemedi. İnsanların dikkatini çekmeye çalışmadı. İlmine olan saygıdan birisi elini öpmeye çalıştığında elini öptürmez,aksine yüzü kızarır ve kardeşim. Biz eli öpülecek kişiler değiliz. Allah size de banada merhamet etsin, diyecek kadar mütevaziydi. Hiçbir kimseyi gözünde büyütmez ama kimseyi de kendinden aşağı bir seviyede görmezdi. Her Müslümanı aziz ve şerefli sayardı. İlim sahiplerini severdi. Alimler ile buluşur uzun uzun sohbetle İslam bilgini, müftü (D. 6 Haziran 1929, Hazro / Diyarbakır -1995). Medrese kökenli büyük alimlerinden olan Haydar Hatipoğlu, Diyarbakır milletvekillerinden Ömer Vehbi Hatipoğlu ile ilahiyatçı-yazar Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu'nun babalarıdır. Aile kökleri Medine’ye kadar uzanmakta ve soy kökleri anne tarafından Hz. Muhammed’e (sav), baba tarafından Hz. Ömer’e (r.a.) dayandığı için aileye Ömerî de denilmektedir. Yedinci dedesi Molla Osman’ın, Şafii Fıkhının önemli kaynaklarından El Envar’a 1697 yılında yazdığı şerhe verdiği “Kümesra” adı nedeniyle, mensup olduğu aile 'Kümesra Ailesi' olarak da bilinmektedir.
Haydar Hatipoğlu, ilkokulu bitirdikten sonra dini ilimler sahasında ilk eğitimini babası Molla Nuri’den aldı. Babasından gördüğü Kur’an ve Arapça derslerinden sonra yörenin ünlü alimlerinin ders verdiği medreselere giderek 21 yaşına kadar bu medreselerde okuyarak, günümüzün akademi mezunlarına verilen diploma karşılığı olan icazetnamesini almıştır. 1942’de başlayan ve 1951 yılına kadar süren on yıllık süreçte, Osmanlı dönemi resmi medrese müderrislerinden olan Abdülfettah Yazıcı ve Said Yargıcı gibi alimlerden Arapça, Tefsir, Fıkıh, Akaid, Mantık, Beyan, Vazı, Münazara, Belağat, Bedii ve Hadis dersleri alan Hatipoğlu, medresede taliplik aşamasına geçtikten sonra kendisi de Diyarbakır ve Hazro’da öğrenciler yetiştirmeye başladı.r ederdi
Molla Nuri de kendisi gibi tebliğ ve irşad hizmetinde bulunmuş yörenin önemli ilim adamlarındandır. Uzun yıllar Hazro Ulu Camii’nin imam hatipliğini yaptıktan sonra 1955 yılında Hazro müftüsü iken vefat edince, aynı yıl içinde yerine Haydar Hatipoğlu müftü olarak atandı.
Babası ve Dedesi
@Allah dostları nasıl vefat eder efendim ?@
Huzurunda diz çöken ilim talebelerine ders okuttuğu bir esnada kendisine ‘ Efendim ! Allah dostları nasıl vefat ederler ? ‘ diye sorulunca ; ‘Onların bütün hayatı İlim ile geçtiği için ruhlarını teslim almaya gelen sevgili onların ruhlarını İlim ve ittiba halindeyken alır’ diye cevap verir. Molla Nuri efendi biran durduktan sonra ‘ gelen sevgiliyi izlerler ve böyle başlarını edeble eğerler’ der ve başını hafifçe eğer. Molla Nuri efendi başını göğsüne eğince odaya müthiş bir koku yayılır...Herkeste bir sessizlik. Herkes o güzel kokuyu hisseder. Talebeler Allah dostları ne güzel vefat ediyorlarmış diye düşünürlerken huzurda oturdukları bu büyük Alimin vefat ettiğini o an anlayamazlar. Ne bir sekerat ne bir çırpınma.. Talebeleri daima göz ucuyla Molla Nuri efendiye bakarlardı. O hep dizleri üstüne çökük otururdu, namaz da ki oturuş gibi. Oturuşunda bir tevazu hakimdi. Lakin ilminin verdiği vakar ve heybetinden onunla göz göze gelemeyenler o an vefat ettiğini anlayamazlar. Bakarlar ki başını göğsüne doğru eğmiş yüzünde bir tebessüm... Bir talebenin ağlayışı üzerine bu büyük İslam Aliminin vefat ettiğini işte o zaman anlarlar. Yüce Allah kendisine ve tüm müslümanlara rahmeti ile muamele de bulunsun.
Nihat Hocamızın Dedesi Diyarbakır Müftüsü Allame Nuri efendi (R.Aleyh).. Bu Mümtaz alim Osmanlı ulemasının son alimlerindendir. İslami ilimlerin tüm sahalarında bir otorite kabul edilirdi. Hz. Ömer efendimizin soyundan geliyordu. Resimde görüldüğü gibi, ilmin verdiği heybet ve vakar sahibiydi.Nihat hocamız 13 yaşına kadar bu Mümtaz alimin terbiyesinde yetişti. Allah kendisine rahmet eylesin
Babası Osmanlı alimiydi. Dedesi ve dedesinin kardeşleri Osmanlı alimiydi. Dedesinin babası ve kardeşleri, onunda babası ve kardeşleri, her biri İslam alimiydi. Öyle ki içlerinde fıkıh kitaplarına , tefsir kitaplarına Arapça haşiyeler yazan kudretli alimler vardı. Bu alim olan dedelerinin içinde bazıları var ki: Seyyid Abdülkadir Geylani (ks) gibi Mevlana Halid (ks) gibi zatlar ile çok yakın dostluklar kurmuşlardı. Haydar hocanın annesi şerife hanım tefsir kitaplarını Arapça metinlerden okuyup ince nükteleri izah edecek kadar ilim sahibi bir kadındı. Bu soy böylece Hz. Peygamber'e ve Hz. Ömer'e kadar dayanıyor. Ama şu var ki: Kendisi sahip olduğu soy ile kat'iyen övünmezdi. Biz o büyük insanlara layık değilken onlar ile soy nispeti yapmaktan haya ederiz, diyecek kadarda ihlaslıydı . Mütevazıydı. Bir çok yakını haydar hocanın Hz. Ömer soyundan geldiğini ,anne tarafından ise Seyyid olduğunu, çok sonralar Haydar Hoca'nın yakın çevresinden öğrenmiştir.
O hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan hakkı konuştu. Tanınmak bilinmek meşhur olmak gibi bir derdi beklentisi yoktu. Etrafında insanlar toplanıp ona hürmet etsinler istemedi. İnsanların dikkatini çekmeye çalışmadı. İlmine olan saygıdan birisi elini öpmeye çalıştığında elini öptürmez,aksine yüzü kızarır ve kardeşim. Biz eli öpülecek kişiler değiliz. Allah size de banada merhamet etsin, diyecek kadar mütevaziydi. Hiçbir kimseyi gözünde büyütmez ama kimseyi de kendinden aşağı bir seviyede görmezdi. Her Müslümanı aziz ve şerefli sayardı. İlim sahiplerini severdi. Alimler ile buluşur uzun uzun sohbetle İslam bilgini, müftü (D. 6 Haziran 1929, Hazro / Diyarbakır -1995). Medrese kökenli büyük alimlerinden olan Haydar Hatipoğlu, Diyarbakır milletvekillerinden Ömer Vehbi Hatipoğlu ile ilahiyatçı-yazar Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu'nun babalarıdır. Aile kökleri Medine’ye kadar uzanmakta ve soy kökleri anne tarafından Hz. Muhammed’e (sav), baba tarafından Hz. Ömer’e (r.a.) dayandığı için aileye Ömerî de denilmektedir. Yedinci dedesi Molla Osman’ın, Şafii Fıkhının önemli kaynaklarından El Envar’a 1697 yılında yazdığı şerhe verdiği “Kümesra” adı nedeniyle, mensup olduğu aile 'Kümesra Ailesi' olarak da bilinmektedir.
Haydar Hatipoğlu, ilkokulu bitirdikten sonra dini ilimler sahasında ilk eğitimini babası Molla Nuri’den aldı. Babasından gördüğü Kur’an ve Arapça derslerinden sonra yörenin ünlü alimlerinin ders verdiği medreselere giderek 21 yaşına kadar bu medreselerde okuyarak, günümüzün akademi mezunlarına verilen diploma karşılığı olan icazetnamesini almıştır. 1942’de başlayan ve 1951 yılına kadar süren on yıllık süreçte, Osmanlı dönemi resmi medrese müderrislerinden olan Abdülfettah Yazıcı ve Said Yargıcı gibi alimlerden Arapça, Tefsir, Fıkıh, Akaid, Mantık, Beyan, Vazı, Münazara, Belağat, Bedii ve Hadis dersleri alan Hatipoğlu, medresede taliplik aşamasına geçtikten sonra kendisi de Diyarbakır ve Hazro’da öğrenciler yetiştirmeye başladı.r ederdi
Molla Nuri de kendisi gibi tebliğ ve irşad hizmetinde bulunmuş yörenin önemli ilim adamlarındandır. Uzun yıllar Hazro Ulu Camii’nin imam hatipliğini yaptıktan sonra 1955 yılında Hazro müftüsü iken vefat edince, aynı yıl içinde yerine Haydar Hatipoğlu müftü olarak atandı.